Bahşiş kelime anlamı olarak, “karşılıksız ve gönülden verilen ve hizmet vereni onurlandıran bir meblağ’’ ve dilimize Farsçadan girmiş. Peki bahşiş ne zaman ortaya çıktı ve ne zaman verilmeli?
Bugün yurt dışına da çıksak, yurt dışından konuklarımız da olsa ilk merak edilen konudur bahşiş. Verilir mi, verilirse ne kadar ve nasıl vermeli? Peki, günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş olan bahşiş verme alışkanlığı ne zaman ortaya çıktı?
Bahşiş’in çıkışı ülkeden ülkeye, kültürden kültüre farklı. Hatta buna yüklenilen anlamlar da farklı. Örneğin Almanca’da ‘’Trink-geld’’ (Trank-, Trunk veya Bier-Geld ) diye de anılır.
1509 yılının Ağustos ayında tüccar Jakob Heller’in sunak için verdiği siparişi tamamlayan Albrecht Dürer, elimizde mevcut olan bir mektubunda işindeki katkılarından dolayı kalfaları ve karısı için ‘’ Trinck-geld’’ rica ettiğini biliyoruz. Ortaçağdan günümüze bir çeşit hizmet sektörünün hizmetleri karşılığında verilen bir teşekkür parası olarak günümüze gelmiş. Biraz daha geriye gidersek Alman efsanesi ‘’Nibelungenlied’’te bile hizmet karşılığı olarak karşımıza çıkar. Pekiyi Almanca karşılığı ‘’Trink geld’’ yani içki parası denmesinin nedeni nedir? O zamanın maddi yardımı bugünden farklı olarak alkol içimine katkı olarak düşünülmüş olması: Alan kişi verenin sağlığına kadeh kaldırması. Bunun başlangıcı eski zamanlarda içki sunumuna ve bunun sağlık ve afiyete katkı sağlayacağı düşüncesine kadar gidiyor.
İçki parası yerine hamam parası da kullanılıyor bazen. Bilhassa el işçileri arasında. Kim bilir, belki de ellerini temizlemeleri düşünülmüş. Bizde de hamam bahşişinin temelinde bu yatar.
Bahşiş’in ilginç bir uygulamasına İngiltere de tanık oluyoruz. İngiliz aristokrasisi arasında bir dönem çok yaygınmış. Yüksek sosyete ziyaretlerinde konuklar evden ayrılırken çok sayıdaki hizmetlilere bahşiş bırakır olmuşlar. O kadar ki, bu meblağ yüzünden ev sahibi aristokratlar çalışanlarına daha az öder olmuş ve sıkıntılar çıkmış ortaya.
Her ne kadar bahşişin Amerika kökenli olduğu zannedilse de, New York Tribune’da yayınlanan bir rapora göre, bahşiş vermek 17.yüzyılda İngiltere’de iyice ve toplumun her katmanına yayılmış.
Rapora göre, 17.yüzyılda tavernalara ya da birahanelere gelen ziyaretçiler, bahşiş kutusuna biraz para bıraktıkları takdirde daha iyi bir hizmet görüyormuş. Bu bahşiş kutularının üzerinde “Dakikliği garantilemek için” (“To insure promptitude”) yazmaktaymış ve bu cümledeki kelimelerin baş harflerinden bahşiş anlamına gelen “tip” kelimesi doğmuş. Kutudaki yazının da belirttiği üzere, garsonlar bahşiş bırakanlara daha hızlı ve seri bir şekilde hizmet ediyorlarmış. Bu alışkanlık ilerleyen yıllarda yavaşça tüm Avrupa’ya yayılmış.
Tüm bu geçmiş ve yayılış dışında ekonomistler bahşiş verenlerin belki hiçbir zaman dönmeyecekleri ve yüzlerini görmeyecekleri kişilere neden bahşiş verdiklerini araştırmışlar. Nede olsa sadece Amerika’da yıllık 15 milyar USD lık bir miktar söz konusu:
Sorunun cevabında adalet ve gelecek endişesi duygusunun yattığını tespit etmişler. Birçok durumda, bir adalet duygusu ve kardeş endişe bir rol oynar. Ekonomi ve bencil davranışlar uzmanı olan New Yok’lu Profesör Robert Frank, bu davranış biçiminin nedeninde ne hayırseverlik, ne de merhamet duygularının yattığını tespit etmiş. Olay verenin kendisiyle ilgili bir durummuş.
Bahşiş veren bu eylemiyle egoist olmadığını ve yaşadığı insanları düşündüğünü göstermek istemesiymiş. Bu durum Japonya, Çin gibi ülkeler için geçerli değilmiş. Hatta veren kişinin hakaret ettiği düşünülürmüş.